Aşağılık Kompleksi
Genellikle buluğ çağında ve de buluğ çağını hemen izleyen yıllarda duyulan güvensizlik, kararsızlık ve kuşku duygusudur. Gençler çoğu zaman kendilerinden önceki kuşağın kurduğu ya da dayandığı geleneklerin bir bölüğünü yıkıp reddederler, ama henüz kendi izleyecekleri yolu kesin olarak çizmemiş olurlar.
Bu aşağılık duygusunu ortadan kaldırmak için yapılacak pek bir şey yoktur. Çoğunlukla zamanla kendi kendine kaybolur. Usta olduğu bir alanda çalışmak, işinde başarı sağlayacağı bir çalışma göstermek, çoğu kez aşağılık duygusundan kurtulmanın en kesin yoludur.-Bir başlangıç noktasıdır bu, kişiye dayanak olur. Çok önemli bir alanda çalışmak da gerekli değildir. Ama, bu tür öğütleri vermek, her zaman için onları izlemekten çok daha kolaydır.
Bu konuda en önemli noktalardan biri, cinsel aşağılık duygusudur. Kişi cinsel yönden kendisinde bir eksiklik hissettiği zaman bu duyguya kapılır. Pek yüzeyde kalan bir nedenden de doğabilir bu duygu. Örneğin, bir erkek cinsel organlarının görünüşünü beğenmeyebilir, penisinin çok küçük olduğu kanısına varabilir. Aynı şekilde, bir kadın da döl yolunun fazla geniş olduğu korkusuna kapılabilir. Aslında, bu tür kuşkular her iki durumda da tüm yersizdir.
Çok geniş bir döl yoluna (vagina) sahip olan bir kadın bile, penisinin kalınlığı küçük parmağını geçmeyen bir erkekle mutlu bir cinsel yaşam sürdürebilir. Bütün mesele, doyurucu bir cinsel birleşme tekniği bulabilmektedir. Bir çok kadınlar orgazma ulaşmakta güçlük çekerler. Erkeklerin orgazma ulaşmaktaki kolaylıkları göz önünde tutulacak olursa, kadınların daha büyük penisi olan bir erkekle cinsel yönden daha mutlu olabileceklerini düşünmekte belki hakları vardır. Ama ne olursa olsun bu düşünce tüm yanlıştır. Cinsel alanda çok uzun zamandan beri süregelmiş boş inanlardan biridir bu.
Penisin döl yolunun içinde bulunması, penis döl yolundayken kadının duyuları, orgazma ulaşma konusunda nispeten önemsiz bir yer tutarlar. Penisin döl yolu içinde bulunması kadından çok erkeğin orgazmı için gerekli ve önemlidir. (Ayrıca, erkeğin orgazmı, kadınınkinin tersine, dölleme için gereklidir. Cinsel birleşmenin en belli başlı amacının insan cinsini çoğaltmak olduğu düşünülürse, orgazmla döllemenin birbirine bağlı olması oldukça pratik bir şeydir.)
Penis döl yolunun içindeyken duydukları duyulara büyük önem veren kadınların sayısı oldukça düşüktür. Bu duyulara önem veren kadınlar ise leğen kaslarını çeşitli şekillerde kullanarak kas duyularını geliştirebilirler. Kas duyularının gelişmesi döl yolunun genişliği ya da darlığından çok daha önemlidir. Cinsel organların görünüşü ya da büyüklüğü gibi nispeten önemsiz sorunların yanı sıra, kadın ya da erkeklerin cinsel kudreti konusunda çok geniş ölçüde aşağılık duygusu vardır. Bir çok erkekler, diğer erkeklerin kendilerinden daha iyi seviştiklerine, cinsel kudretlerinin daha üstün olduğuna, birleşme süresini istedikleri kadar uzatabildiklerine, orgazmlarını uzun süre geri tutabildiklerine, ve buna benzer daha bir sürü şeye inanırlar.
Bu konuda unutulmaması gereken en önemli nokta şudur: Gerçekten iyi sevişen, tecrübeli erkekler, cinsel kudretlerinden ya da dayanma güçlerinden çok hayal güçlerine, kendi buluşlarına güvenirler. Pek olağandır ki, bu erkeklerin kendilerine olduğu kadar eş olarak seçtikleri kadınlara da güvenleri olması gerekir. Çünkü, genellikle kadınlar bu konularda daha tutucu olurlar ve fazla yeni denemelere girişmekten kaçınırlar.
Kadınların da, erkekler gibi, bir takım yanlış inançları vardır. Örneğin, bir çok kadın kendisinden başka tüm kadınların büyük bir kolaylıkla orgazma eristiğini sanmaktadır. (Burada bir parantez açmak beki yerinde olur: Bir çok erkekler, eşlerinden başka kadınların cinsel birleşme sırasında çok daha coşkulu, çok daha hevesli olduklarından söz ederler. Başka kadınların nedense kendi eşlerinden daha ateşli oldukları kanısına varmışlardır. Oysa, onların ateşlilik sandıkları şey yalnızca umuttur.
Kadınlar az tanıdıkları, ilk kez birlikte bulundukları bir erkeğin kendilerini önceki erkeklerden daha mutlu kılacağı, «bu sefer» aradıklarını bulacakları inancıyla başlarlar işte. Ama erkek, kendi eşinin yıllar yılı kendisine karşı böyle bir inancı taşımasını bekleyemez.) Yukarda sözü geçen ve daha onlara benzer bir çok nedenler dolayısıyla çoğu kişiler dünyada kendilerini yapayalnız hissederler. Sanki her biri, cinsel bakımdan eksik', güçsüz, soğuk (frijit), anormal ya da bozuk bir mutsuz azınlığın içindedirler.
Öte yandan aşağılık kompleksi içinde kıvranan bir kimsenin diğer kişilerle kuracağı ilişkilerin de dengesi bozulur. Bu tip insanlar çevrelerindeki insanları sevemezler, onlara güvenemezler. Bir yerde bu pek olağan bir şeydir. Eğer bir kimse kendisini beş para etmez, hayatta hiç bir işe yaramaz biri olarak kabul ediyorsa, kendi düşüncelerinden, duygularından utanıyorsa, ya kendisini sevdiğini söyleyen kadın ya da adamın akılsız olduğu kanısına varır, ya da sözlerinin yalan olduğunu düşünerek hiç bir şeye inanmaz.
Aşırı Uyuma Bozukluğu
Aşırı uyuma, uykusuzluk kadar sık görülmeyen bir hastalıktır. Ancak, aşırı uykunun da sebepleri araştırılmalı, “uyarıcı ilaçlar”la tedavisine çalışılmamalıdır. Aşırı uyuma rahatsızlığının ailevi yani kalıtımla ilgili olduğu tezi hayli kuvvetli görünmektedir. Sebepleri.
1. Narkolepsi sendromu (aşağıda izah edilecek).
2. Alkol ve diğer bastırıcı ilaçlar.
3. Uyku-uyanıklık çizelgesinde bozulma.
4. Menstruasyon (aybaşı) ile aşırı uyku.
5. Huzursuz bacak sendromu ve uyku apneleri.
Aşırı uyuma bozukluğunun en sık rastlanan sebebi “narkolepsi” dir. Merkezi sinir sisteminde REM uykusunun idare mekanizmanın bozulması ile ortaya çıkan anormalliği “narkolepsi” terimiyle açıklıyoruz. Narkolepsi, aşırı uyuma arzusu, uyku felci, hipnogojik hallusinasyonlar ve katalepsi olarak dört şekilde tezahür eder. “Aşırı uyuma arzusu” açıklama gerektirmeyen bir tabir olduğundan “uyku felci”ni izah edelim: Hasta, gündüz uyanık iken, birkaç saniye müddetle hiçbir kasını oynatamaz duruma gelir. Uyku felcinin sona ermesini müteakip hasta uyuma ihtiyacı duyar. “Hipnogojik hallusinasyon” da, hasta uykuya dalmak üzere iken veya uykudan uyandığı zaman birkaç saniye müddetle tuhaf sesler ve görüntüler algılar. Bu müddet içinde dehşete kapılır ve çok korkar. Hallusinasyonlar (varsanılar) geçince şuuru yerine gelir, yanıldığını anlayıp normal akıl durumuna döner.
“Katalepsi”ye gelince: Çoğu zaman çene ve baş kaslarında, nadiren bütün vücut kaslarında kontrolün kaybolması halidir. Kaslarda aniden başlayan gevşeme, organların sarkarak anormal bir görünüş kazanmasına yol açar.
Aşırı uyku bozukluklarının hemen hepsi, on ila yirmibir yaşları arasında ortaya çıkmakta; kırk yaşına doğru da kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. Kırk yaşından sonra devam eren aşırı uyku bozuklukları bir rahatsızlık işareti sayıldığından dikkatle incelenmesi gerekmektedir.
Gece vardiyalarında çalışanlar, gece ders çalışmayı alışkanlık haline getiren öğrenciler, akşamları alkol ve uyuşturucu alanlar, gece eğlencelerine düşkün olanlar, cinsel arzularını kontrol altında tutmasını bilemeyenler aşırı uyku bozukluğu çeken hastaların büyük ekseriyetini oluşturmaktadır.
Atipik Dissosiatif Bozukluk
Kişinin arzusu dışında ağır bir eğitime, yoğun telkine, beyin yıkamaya, tek kişilik hücreye kapatılmaya, işkence veya tehdit ile konuşturulmaya zorlanması halinde ortaya çıkan düşünce deformlarına bu isim verilir.
Kişi kendisine zorla teklif edilen yeni kimliğe mecburen adapte olmaya çalışırken korkunç iç çatışmalarına maruz kalır. Eski kişiliğine, kültürüne, inançlarına ters düşen bu yeni ve yabancı ortam, ruhsal dengesini altüst eder.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu
Bu kişilik bozukluğunun temel nitelikleri bağımlılık ve boyun eğici tutumdur. Günlük konularda kararsızlık, güven arama gereksinimi vardır. Kendi kendilerine bir işe başlayamazlar. Yalnız kaldıklarında çaresizlik içine girerler.
Sürekli olarak yalnız kalma ve bırakılma korkuları yaşarlar. Eleştiriden çabuk incinirler. Sık olarak başkalarının fikirlerine katılırlar. Farklı görüş ileri süremezler. Bu olgular kısa bir süre için bile yalnız kalmaya katlanamazlar. Yoğun depresyon ve anksiyete yaşarlar. Kafaları sürekli olarak bırakılma, terkedilme düşünceleri ile doludur. Şizotipal, histrionik, narsistik veya çekingen kişilik bozukluğu ile birlikte olabilir.
Bağımlılık
Başka bir şeye bağlı olma. Kendi başına davranamamayı ve başka bir şeyle koşullu olup onun etkisi, güdümü, yönetimi ve belirlenimi altında bulunmayı dilegetiren bağımlılık terimi ruhbilimde, kişinin yaşama uymada başkalarının yardımını, gereksinmesini dilegetirdiği gibi alkol, uyuşturucu, yatıştırıcı, uyarıcı gibi maddelere karşı tutsaklığı da dilegetirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü bağımlılık terimini alışkanlık ve tutsaklığı da kapsayan geniş bir anlamda kullanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre ruhsal bağımlılık bir alışkanlıktır, irade gücüyle kolaylıkla kurtulunabilinir.
Hastalıksal olan ve tutsaklık oluşturan fiziksel bağımlılıktır. Fiziksel bağımlılık hastalıksal bir tutsaklıktır ve o madde alınmadığı ya da miktarı azaltıldığı zaman bağımlı hastada yoksunluk belirtileri görülür. Bu belirtiler ishal, kusma, şiddetli baş ağrısı, bulantı, terleme, uykusuzluk, iştahsızlık, taşkınlık vBulletin.larıdır. Her türlü keyif verici, uyarıcı, yatıştırıcı ve uyuşturucu maddelere bilimsel dilde psikotrop ilaç deniyor. Ayrıca sinir ilaçları da alışkanlık ve tutsaklık yapmaktadır, buna ilaç bağımlılığı denir. Kimi ruhbilimciler psikotrop ilaç bağımlılığını, kişinin kendisi için tehlike saydığı güç ve etkilere karşı bir savunma düzeni saymaktadırlar.
Çağdaş ruhbilimi kaplamış bulunan mekanik ve düşünceci (idealist) davranışçılığa (behavyorizme) göre de "bağımlılık, bir davranış biçimidir". Kimi ruhbilimcilere göre de, tanıtlanamamış olmakla birlikte, bağımlılıkta soyaçekimin (irsiyetin) büyük etkisi vardır. Alkol, uyuşturucu, yatıştırıcı, uyarıcı bağımlılarında bir süre sonra anlağın (zekanın) bozulduğu ve bilgiyle ilişkili algı, bellek, soyutlama, düşünme, öğrenme yeteneklerinde büyük ölçüde düşüş görüldüğü saptanmıştır. Bağımlılık, zamanla bir güdü biçimine dönüşür, bağlanılan maddenin alınmasıyla doyum (tatmin) sağlanır, bağlanılan madde hava ve şu kadar gereksinimleşmiştir. Kimilerinde cinsel güdünün doyumunun bile ancak bağlanılan maddenin alınmasıyla sağlanabildiği saptanmıştır, buna hekimlik dilinde ilaçla doyum adı verilmektedir. Luminal, Nembutal, Amital vBulletin. gibi uyku ilaçlarının da bağımlılık yaptığı Annals of International Medicine 1955 (Uluslararası Tıp Yıllığı, 1955)'de açıklanmıştır.
İlacın insanı uyutmaya yetmemeye başlayarak miktarının arttırılmasına gereksinim duyulması bağımlılığın başlamak üzere bulunduğunun habercisidir. Bu durumda o ilacın hemen bırakılarak yerine başka bir ilaç kullanılması öğütlenmiştir. Alkol, uyuşturucu, uyutucu, yatıştırıcı, uyarıcı vBulletin. maddelere olan bağımlılığın genellikle nedenleri aynı olduğu gibi psikoterapileri de büyük benzerlik gösterir. Bunların tümüne üç türlü psikoterapi uygulanır: İlaç psikoterapisi, ruhsal psikoterapi, toplumsal psikoterapi. Genellikle de bu üç psikoterapi (tedavi) yöntemi birlikte kullanılmaktadır. Kimi bağımlılara, istekleri dışında zorunlu psikoterapinin uygulanması toplumun güvenliği açısından gerekebilir.
Bekleme Nevrozu
Herhangi bir işi yaparken daha önce o işe ilişkin, edinilmiş bir korku duygusu dolayısıyla, o işin yapılmamasıdır. Bekleme (merak) nevrozu dolayısıyla ruhsal denge ve gövdenin normal ayarlama sistemi bozulur.
Örneğin, çiftleşme düzeninin bozulması, çiftleşme sırasındaki ağrılar gibi, yaşanan bir veya birçok olayın etkisi ile olay tekrarlandığında, yeniden aynı kötü durumun yaşanacağı düşüncesi uyanır. Olay tekrarlandığında bu düşünce eyleme dönüşür ve kişi başladığı işi yarıda bırakır.
(Örneğin, söz konusu «olay» cinsel birleşme ise orgazm meydana gelmez.) Açıklama, yatıştırma, eğitim şeklinde hekim tedavisi gereklidir. Merak nevrozu tedavi sonunda iyi olabilen bir hastalıktır.
Borderline Kişilik Bozukluğu
Sınır kişilik bozukluğu ile şizotipal, histrionik, narsistik, antisosyal kişilik bozuklukları çok karışır. Hepsinin karışımı gibidir.
Temel nitelik mizaçta, kişilerarası ilişkiler ve benlik imajındaki dengesizliktir. Boşluk duygusu, sıkıntı, kararsızlık gösterirler.
Bulimia Nervoza
Bulimia ataklar halinde, kontrolsüz, çok fazla yiyeceği kısa sürede tüketme ile belirli bir hastalıktır. Ergen ve genç erişkin kadınlarda sıktır.
Yüksek karbonhidratlı yiyecekler ve yağlar sık olarak tüketilen yiyeceklerdir. Çoğunlukla da şeker, ekmek, dondurma gibi pişirilmeden yenen yiyecekler tercih edilir. Gıdanın satın alınması ve yenmesi genellikle gizli olarak yapılır. Aşırı yeme sırasında açlığının farkında olamazlar. Doyunca da yemeyi durduramazlar.
Aşırı yeme genellikle akşam eve gelince olur. Aşırı yemenin ardından suçluluk duyguları ve kendinden nefret etme belirtileri olur. Vakaların bazısı parmak atarak kusar, bazıları da aşırı yemenin ardından uzun süre aç kalarak veya egzersiz yaparak normal kilolarını korumaya çalışabilirler.
Tedavide tıbbi bozukluklar öncelikle düzeltilir. Antidepresanlar aşırı yeme ve çıkarma dönemlerini belirgin olarak azaltmaktadır. Bilişsel davranışsal tedavi ve kişiler arası psikoterapi etkilidir.
Bunama
Zihinsel, gücün yitirilmesi. Frengi, alkolizm, uyuşturucu kullanımı vBulletin. gibi dışsal nedenlerden ileri gelebileceği gibi yaşlılıktan ve damarların tıkanmasından da ileri gelebilir. Gençlerdeki biçimine erken bunama yaşlılardaki biçimine yaşlılık bunaması denir.
1850 yılında Morel Klinik İncelemeler adlı kitabında, akıl hastahanelerir.de yatan birçok genç hastanın yaşlı bunaklar gibi durgunluk, ilgisizlik, isteksizlik gösterdiklerine dikkati çekmiş, yaşlı bunaması olduğu gibi genç bunaması olabileceğini yazmıştır. Ancak Morel'in tanımladığı tablo ve erken bunama kavramı, XIX. yüzyılın sonlarına kadar kullanılmamıştır. 1893-1898 yılları arasında Kraepelin, Kahlbaum'un tanımladığı katatoni ve Hecker'in tanımladığı hebefreni tablolarıyla kendisinin gözlediği basit ve paranoid tabloları birleştirerek, özellikle genç yaşta başlayan bir akıl hastalığı tanımlamış ve bu hastalığa ilk kez Morel'in kullandığı erken bunama adını vermiştir.
Kraepelin'in kanısına göre, erken bunama gençlik çağında ortaya çıkan, basit, hebefreni. katatoni ve paranoid tablolar biçiminde görülen bir tablodan diğerine dönüşen ve ruhsal çöküntüyle sonlanan, ilerleyici ve uzun süreli bir akıl hastalığıdır. Kaepelin hastalığın nedeni olarak cinsel salgı bezlerinden kaynaklanan iç zehirlenme olasılığı üzerinde durmuş, genç yaşta olmasını ve hastalarda görülen iç salgı bozukluklarını da kanıt olarak ileri sürmüştür. Zamanla Kraepelin'in erken bunama kavramı çok değişmiş, ancak gerek erken bunamanın, gerekse şizofreninin içten ya da dıştan gelen bir zehirlenme olabileceği görüşü etkisini sürdürmüştür.
Kraepelin'in tanımladığı erken bunama hastalığında sözkonusu ettiği ruhsal çöküntünün, ilerleyici ve uzun süreli gelişmenin bütün vakalar için geçerli olmadığı görülerek, erken bunama ölçütlerine uymayan birçok vaka bulunduğu saptanmış, 1905-1908 yılları arasında Bleuler şizofreniyi tanımlamıştır. Şizofreni ruhsal karışıklık, yarıklık anlamına gelir". Şizofreni, usyarılım deyimiyle özleştirilmiştir.
Bellek yitimi ve bilinç bulanıklığıyla ortaya çıkar. Özellikle yakın geçmişle ilgili bellek yitimi dikkati çeker. Hasta günlük yaşamı içinde yer alan kişileri, nesneleri, olayları anımsayamaz. . Algı, düşünce ve duygulanım bozulmuştur. Zamanla bütün zihinsel ve duygusal davranışlar bozulur, karışır ve çöker. İlerleyici bir hastalıktır".
Zeka geriliklerinde bir gelişim durması, yani gelişimin belli bir düzey4en öteye ilerlememesi anlaşılırken, bunamada bir gerileme sözkonusudur. Bunamadaki yıkım, kişinin bütün yetenekleri için aynı zamanda ve aynı düzeyde olmaz ve bu ayrıcalıklara göre de yıkımın tipi ile derecesi saptanabilir. Normal insanlarda da yaşlanmayla birlikte zeka ve yeteneklerde bir gerileme olduğu ve bunun bir fizyolojik olay sayıldığını söylemiştik. Bu bakımdan herhangi bir yaşlı insanda bunama olduğunu söylemek için, yaşıyla göreceli olarak yeteneklerindeki azalmanın ne kadarının normal, fizyolojik bir yıkılmaya bağlı olduğunu hesaplayıp, bunama derecesi ona göre kararlaştırılır.
Yaşlılarda sözel yeteneklerin eylemsel yeteneklerden daha geç bozulduğu bilinmektedir. Bu bakımdan yaşlı bir kısanda sözel test ile eylemsel test arasında farklılık onun fizyolojik yıkımını gösterir. Bu bakımdan yaşlılıktaki yetenek yıkımını ölçmede şöyle bir formül kullanılır:
"Patolojik yıkım = psikometrik yıkım — Fizyolojik yıkım. Yani o yaşlardaki normal denek grubunun sözel ve eylemsel testleri arasındaki fark o yaş için geçerli fizyolojik yıkımı gösterir. Bunadığından kuşkulandığımız hastanın sözel ve eylemsel test sonuçları arasındaki fark onun psikometrik yıkımıdır ve bu yıkımdan fizyolojik yıkımı çıkardıktan sonra geriye kalan ölçü ise bize o hastadaki patolojik yıkımı gösterir".
Cyrano Kompleksi
Kişinin kendi ihtiyaç, istek ve amaçlarının başkaları tarafından gerçekleştirilmesini tercih eden tutuma verilen addır. Bu komplekse sahip olan kişiler, başkalarının başarılarından, en az kendi başarılarından duydukları kadar sevinç duyarlar.
Kişinin, kendisini bir başkasının yerine tam olarak koyabilme yeteneği bu kompleksin temelidir. İşin içine, suçluluk duyguları, kendi kendini cezalandırma tutkusu ya da mazoizm gibi şeyler karıştığı takdirde, Cyrano kompleksi bir hastalık halini alabilir.
Çekingen Kişilik Bozukluğu
Temel niteliği sosyal rahatsızlık, eleştiri ve reddedilmeye karşı aşırı hassasiyet, çekingenlik, ürkeklik ve utangaçlıktır. Eleştiri ile çabuk incinirler.
Onaylanmama önemli ölçüde ruhsal travma etkisi yapar. Sevildiklerinden emin olmak isterler. Alay konusu olacağı korkusunu yaşarlar. Başkalarıyla, toplumla ilişkileri kısıtlı, iletişimleri sağlıksız ve devamsızdır.
Çoğul Kişilik
(Dissosiatif Kimlik Bozukluğu) Esas kişilikle birlikte, her biri belli zamanlarda vücuda hakim olan kendilerine göre mizaçları, davranışları, sosyal münasebetleri ve hatıraları bulunan alt kişiliklerin ortaya çıkması halidir. Esas kişilik genellikle diğer kişiliklerden habersiz iken, alt kişilikler birbirinden haberdardır.
Alt kişilikler, esas kişiliğin tam aksi özelliklere sahiptirler. Esas kişilik sessiz, sedasız, içine kapanık, ahlâklı biri iken, diğer kişilikler dışa dönük, serbestliği ve eğlenceyi seven tiplerdir. Esas kişilikten farklı isim ve soyadı taşırlar.
Çoğul kişilik bozukluğunun çoğu zaman ergenlik çağında ortaya çıktığı; parçalanmış ailelerde, kimsesiz ve terkedilmiş çocukların yetiştiği yurtlarda sık görüldüğü bilinmektedir. Alt kişilikler, genellikle aşırı psikolojik yüklenmeler sırasında ortaya çıkmakta; bir kişilikten öbürüne geçişler hızlanmaktadır. Genç kızlarda ve kadınlarda görülme oranı daha yüksektir.
Delirium Tremens
Bırakma deliriyumu da denen delirium tremens, kronik alkolizmde alkolü bırakmaya bağlı akut bir beyin sendromudur. Ancak geçirilen bir enfeksiyon hastalığı, beslenme noksanlığı, kafa travması ile içkiyi bırakmamış bir müzmin alkol bağımlısında da nadiren görülebilir.
En az 3-4 yıl ağır alkol kullanan 30 yaşını geçkin kimselerde rastlanır, en uygun tedavi uygulandığında bile hastaların yaklaşık yüzde 15’i kaybedilir. Genellikle, yoksunluğun ilk 24-72 saati içinde gelişirse de hastaların yüzde 90’ında ilk bir hafta içinde başlar. Sendrom, belirgin bir otonomik aşırı faaliyet, halüsinasyonlar, ağır endişe ve ajite olma hali, konfüzyon (zihni bulanıklık), şuurda dalgalanmalar, motor huzursuzluk ve saldırganlık ile karekterizedir.
Deliryum (Delirium)
Bilinçlilik halinin bir oranda bozulması ile karakterize, akut bir ruhsal bozukluktur. Genellikle varsanı (halüsinasyon, objesiz algılama, olmayan sesi duyma, görme gibi) ve yanılsama (illüzyon, olan bir şeyi yanlış algılama), uygunsuz, mantıksız davranışlarla birlikte seyreder. Bir anlamda bilinç bulanıklığı söz konusudur.
Genellikle kalıcı bir hastalık değildir. Tek bir hastalık olmaktan ziyade, değişik birçok sebebin ortaya çıkardığı bir bozukluktur. Deliryumda yönelim bozulur. Yani kişi içinde bulunduğu zamanı, yeri, kişileri karıştırır. Babasını tanımayabilir veya tanımadığı birisini babası sanabilir. Hastanedeyken kendini evde zannedebilir.
Hallüsinasyonların muhtevası genellikle korkutucu, ürkütücüdür. Yanılsamalar sıktır. Duvarda asılı bulunan bir hayvan resmini canlanmış, kendine saldıran bir yaratık olarak görebilir.
Bilinçlilik halinin bir oranda bozulması ile karakterize, akut bir ruhsal bozukluktur. Genellikle varsanı (halüsinasyon, objesiz algılama, olmayan sesi duyma, görme gibi) ve yanılsama (illüzyon, olan bir şeyi yanlış algılama), uygunsuz, mantıksız davranışlarla birlikte seyreder. Bir anlamda bilinç bulanıklığı söz konusudur.
Genellikle kalıcı bir hastalık değildir. Tek bir hastalık olmaktan ziyade, değişik birçok sebebin ortaya çıkardığı bir bozukluktur. Deliryumda yönelim bozulur. Yani kişi içinde bulunduğu zamanı, yeri, kişileri karıştırır. Babasını tanımayabilir veya tanımadığı birisini babası sanabilir. Hastanedeyken kendini evde zannedebilir.
Hallüsinasyonların muhtevası genellikle korkutucu, ürkütücüdür. Yanılsamalar sıktır. Duvarda asılı bulunan bir hayvan resmini canlanmış, kendine saldıran bir yaratık olarak görebilir.